NEVİN
Ortaokulda çok sevdiğim bir arkadaşım vardı.Kardeşten yakındık. Aramızda büyük
bir muhabbet vardı Nevin'le. Okulda her anımız birlikte geçerdi. Yapışık ikiz gibiydik.
Sonra biz oturduğumuz yerden taşındık.Okulum da değişince ayrı düştük.
Yıllarca mektuplaştık.
Ben yazmayı çok seven bir genç kızdım, çok da vefalıydım (vefa yönünden değişen
bir durum yok, halâ aynıyım). Nevin'e destân gibi mektuplar yazardım. O yazmakta
biraz tembeldi, canı isterse karşılık verirdi.Ama biliyordum ki bu tavrı tamamen
üşengeçliktendi.Onun için kızmaz, gücenmez, yazmaya devam ederdim.Arada
ziyarete de giderdim.
Biz Sarıyer'de oturuyorduk ,Nevin'ler Taksim-Beyoğlu'nda
oturuyordu.O Atatürk lisesine başlamıştı, ben Sarıyer Kız Meslek lisesine.
Zaman zaman okulu kırıp Nevin'in okuluna gidiyordum onu görmeye.
Bu süreçte
Nevin'in çok sevdiği babası Avni amcanın gencecik yaşta vefat ettiğini duydum.
Bir kaç yıl sonra gördüğüm annesini tanımakta güçlük çektim. Kadıncağız
kocasının kaybına o kadar üzülmüştü ki kısa bir zaman dilimi içinde saçı başı
bembeyaz olmuş, o etine dolgun kadın bir deri bir kemik kalmış, sigaranın birini
yakıp birini söndürüyordu. Birbirlerine çok bağlı, güzel bir aileydi. Ailenin direğinin vefatı onları perişan etmişti. Muhtemelen o kadıncağız da şimdi hayatta değil.
Aradan
yıllar geçti. En son görüşmemiz ikimiz de evliyken oldu.Ben bir subayla
evlenmiştim ; Nevin bir kaptanla. Benim iki yaşında bir kızım vardı,o ise yeni
evli ve hamileydi.
Rahmetli eşimin ilk görev yeri olan Gebze'den Ağrı-Doğu
Beyazıt'a tayinimiz çıkmıştı.Eşyalarımızı göndermiş, lojman tahsis edilmesini beklerken
Sarıyer'deki ana ocağında bir kaç ay kalmıştım.
İşte o sırada Nevin'le görüşmek için anlaşmıştık. Ağustos sıcağında, kucağımda sapsarı saçlı, elâ gözlü, çok tatlı, güzel
kızımla, Taksim'e gitmiştim. Zahmetli bir yolculuk olmuştu. Sarıyer'den Taksim'e otobüsle gidip oradan da Beyoğlu'na, çocukla yürümek ( kızım hep kucağımdaydı) kolay değildi. Ama Nevin'i görecektim ya, her zorluğa değerdi.
Nevin evlenince hangi muhite yerleşmişti,nerede oturuyordu,şu an hatırlamıyorum.
Annesinin evinde buluşmaya karar vermiştik.Buluştuk, konuştuk,sonra ben Sarıyer'e döndüm. O gün onu son görüşüm oldu.
Vefa karşılıklı olmayınca arkadaşlık ister istemez bir noktada bitiyor.
Öyle ya
dostluk,arkadaşlık tek taraflı yürümez ki.
Bizimki de öyle oldu.O günden
sonra ben İstanbul'dan ayrıldım, birbirimizi bir daha aramadık,sormadık koptuk gitti.
Aradan 33 sene geçti.
Fakat benim ona karşı muhabbetim hiç bitmedi.Çok olgun,güzel ahlaklı bir kızdı. Karakterini çok beğeniyordum.Bu yüzden onu çok sevmiştim.
Fakat bu üstün hasletlerine ve aramızdaki güçlü bağa rağmen araya mesafeler girince, hele hele bir de evlenince, fazlasıyla ilgisiz davranmıştı.
Ben öyle değildim,hiç bir zaman da
olmadım.Yürekten sevdiğim dostlarımı görmesem bile unutmam,merak
ederim,arar sorarım. Ben de evliydim, çoluk çocuğum vardı. Bunlar hiç bir zaman sevdiklerimi unutmama sebep olmadı.
Fakat vefa da bir yere kadar.
Şimdi,en son 33 sene önce gördüğüm, aradan geçen onca zamana rağmen
hâlâ çok sevdiğim ve özlediğim arkadaşımı bulmak istiyorum. Onun gönlümde apayrı bir yeri var.Normalde yüzleri unutan ben Nevin'in yüzünü gayet net hatırlıyorum.Şu an gözlerimin önüne geldi.
Ah Nevin,canım arkadaşım!
Hayatta mı, öldü mü, hayattaysa nasıl, nerede, ne yapıyor?
Acaba aklına hiç geliyor muyum, "bana bıkmadan usanmadan sayfalar dolusu mektuplar yazan arkadaşım şimdi nerelerde, ne durumda" diye merak ediyor mu?
Keşke yerini
yurdunu bilsem,onu yine görebilsem...Anlatacak, soracak o kadar çok şeyim var ki !
Televizyonda izlediğim filmde bir kaptan
görünce onu hatırladım.Geçmişe gittim, hatıralarım canlandı,mahzun oldum, içim burkuldu.
Her şeye rağmen bizim jenerasyonumuzun arkadaşlıkları o kadar
samimi,o kadar masum ve temizdi ki!
Öyle arkadaşlıklar zamanımızda mevcut değil ne yazık ki!
O günlerden bize kalan biraz hasret, biraz özlem, biraz da hüzün...
Hey gidi
günler hey!
Hüsniye Ünal
Canım arkadaşım. Seni hiç unutmadım.
YanıtlaSilHakiki dostlar aradan yıllar geçse de birbirini unutmaz Nevinciğim
Sil