YALNIZLIK ALLAH'A MAHSUSTUR!
70 yaşında, evlilik düşünen bir kadın düşünün. Oğlu onun bu arzusuna karşı çıkıyor ve diyor ki: "Senin hiçbir şeye ihtiyacın yok. Evin, paran, malın mülkün var. Ne diye evlenmek istiyorsun!" Şimdi bu absürt soruyu neresinden tutsak elimizde kalıyor.
Toplumda şöyle bir algı var: Bir erkek hangi yaşta ve şartta olursa olsun istediği zaman evlenebilir. Ama kadın söz konusu olunca durum farklıdır. Bir kadın eşini kaybetmişse veya boşanmışsa çocuklarının başını beklemek zorundadır, onlar yuvadan uçana kadar evlenmemelidir. Çocuklarının büyümesini, meslek sahibi olmasını, evlenmesini beklerken yaşlanan kadın bu sefer de "yaşını başını almışsın, evin barkın var, ne diye evleniyorsun!" gibi tepkilere muhatap oluyor.
Toplumdaki ne İslam'a, ne hukuka, ne medeniyete, ne insanlığa sığan bu bağnaz, zırcahil ve yanlış kafa yapısını değiştirmek lazım. Nasıl olacak bilmiyorum ama çok rahatsız edici olduğu muhakkak.
Önce bunun cevabını verecek bir sağduyu, aydınlanmış akıl, olgunlaşmış kalp, ilimle bilimle geliştirilmiş bir zeka, insaf, vicdan ve iman lazım.Evlilik nedir?
Evlilik ilk başta sağlam bir gönül bağı ile kurulan dostluktur, arkadaşlıktır, konuşabilmek, anlaşabilmek, hayat arkadaşının söyledikleri kadar söyleyemediklerini de anlayabilmektir, iki ayrı bedende bir ruh olabilmektir. Sevgidir, aşktır. İnsanın her yaşta sevgiye ilgiye ihtiyacı vardır. Bu gayet tabii. Fıtrat böyle, inkâr edilemez. Hem ilerleyen yaşlarda, evlatların kendi düzenini kurup evden ayrıldığı vakitlerde kadın olsun, erkek olsun her insanın, 24 saat yanında olacak, birlikte kahve içip sohbet edecek bir dosta ihtiyacı var. Herkes kapısını kapatıp ailesi ile birlikte vakit geçirirken, duvarlara bakan, yalnız, hüzünlü bir insanın durumunu anlayabilmek çok mu zor?
Bir sese, bir nefese ihtiyacı yok mu insanın? Özellikle ilerleyen yaşlarda?
Ağzı açılınca "yalnızlık Allah'a mahsus" diyenler, yaşını almış kişilerin evliliği gündeme geldiğinde allame kesiliyor. Her kafadan bir ses çıkıyor. Eğer güçlü, kararlı, doğru bildiğinden taviz vermeyen biri iseniz sorun yok. Kim ne derse desin aldırmazsınız. Fakat toplumun kokuşmuş, miadını doldurmuş, skolastik çağdan kalma anlayışına boyun eğen, "el ne der" zihniyetinde, pasif, silik, şahsiyeti oturmamış biriyseniz vay halinize. Ölene kadar yalnız kalmaya mahkumsunuz. Üstelik kınamasından korktuğunuz cühela takımı da hiçbir zaman yanınızda olmaz, bir hayrı dokunmaz size. Evinizde hasta yatsanız bir bardak su veren bulunmaz. Ölseniz evde cesediniz kokar. Kimsenin ruhu duymaz.
Onun için bu kafaları değiştirmek, değişmeyen kafalardan da uzak durmak gerek.
Hüsniye Ünal
Yüreğine sağlık arkadaşım 🌹 yazdıklarının her kelimesine, noktasına virgülüne kadar katılıyorum
YanıtlaSilTeşekkür ederim canım
YanıtlaSil