AFFETMEK... AMA NEREYE KADAR?


Affetmek rahatlamaktır, ruhun hapsedildiği kafesten kurtulup göklere doğru kanat çırpması, özgürleşmesidir.İçinizi sıkıp duran mengenenin koparılıp atılmasıdır. 

Affeden insan en büyük iyiliği kendine yapar. Çünkü aklını, ruhunu, kalbini içten içe zehirleyen öfke, nefret, intikam gibi toksik düşüncelerden arınmış huzura kavuşmuştur.

Peki bu nasıl olacak? Affetmek tamamen insanın elinde mi? Tercih meselesi mi?

Bunun kişiye bağlı olduğunu düşünüyorum. Ruhen inkişaf etmiş, imanın zirvesinde yaşayan, bir nevi veli statüsündeki insanlar için bu mümkündür. Herkes böyle olamayacağına göre affetmek de her kulun harcı değildir. 

Kimse mükemmel değil.Hatasız kul olmaz. İnsanoğlu hatalarla,kusurlarla aludedir.Yaratılışı böyle.

Oysa nefsi emmare denen, insanın ölene kadar mücadele etmek zorunda olduğu bir hasmı var.

Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam'ın "Büyük Cihat" dediği...

Müslüman yaşadığı müddetçe nefs ve şeytan yakasını bırakmayacak. İşimiz zor. Cennete girmek kolay değil.

Peki affetmek derken ne kastediliyor? Bunun bir sınırı yok mu?

Mesela vatanımıza ihanet edenleri, dinimize saldıranları, mukaddesatımıza dil uzatanları, bizim ya da bir başkasının namusuna, iffetine iftira atanları, ana-baba ile evladın arasını bozanları, kardeşi kardeşe düşürenleri, karı-koca arasına girip yuva yıkanları, çocukları öksüz-yetim bırakanları????

Cevabı siz verin.

"Olur olmaz yemin eden, aşağılık, daima kusur arayıp iğneleyen, durmadan laf götürüp getiren, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günahkâr, huysuz ve kaba, üstelik karakteri bozuk kimselere, serveti ve çocukları var diye sakın boyun eğme." 

Kalem Suresi - 10-16)

Bazı şeyler vardır ki,ne kadar affetmek isterseniz isteyin yapamazsınız.Dil "affettim" dese de kalbinize söz geçiremezsiniz.

Aslında, kalp çok da yanılmaz. Allah'ın  mührünü taşıyan imanlı bir kalp kimi affedip kimi affetmeyeceğini bilir. "Feraset" denilen bir kavram vardır. Yani kalp gözü ile görme.sezgi gücü. Buna "hissi kablel vuku" da denir. Olacak birşeyi önceden sezme. Felsefedeki adı "altıncı his"tir.

Bir de "basiret" vardır. Olayların perde arkasını, kişilerin asıl niyetini aklıyla farketme ve ona göre davranma. Felsefedeki adı "sağ duyu" dur. 

Mü'min ferasetiyle kötüyü görür, basiretiyle de tedbirini alır. Kötülük görse de asla intikam peşinde koşmaz, Allah'a havale eder. Çünkü en güzel vekil Allah' tır  ve O  "Müntakim"dir.

Şu hayatta olumlu olumsuz çok şeyler yaşıyoruz. Pek çok insanla muhatap oluyoruz. Kiminden iyilik, Kiminden kötülük görüyoruz. Bizim de başkalarına karşı hatalarımız oluyor. Fıtrat böyle. Hiçbirimiz melek değiliz.

Burada asıl önemli olan hataların boyutu. Ufak tefek kişisel yanlışlar sineye çekilmeli,müsamaha gösterilmeli.

Fakat yapılanlar hata boyutunu aşıyorsa, ortada ciddi bir art niyet varsa dikkatli olmalı, mesafe koymalı ve hatta lüzum hissediliyorsa tamamen uzak durulmalı. Müslüman akıllı olur, affedeci olmak adına kimsenin, kendisine, ailesine zarar vermesine göz yummamalı.

Şahit olduğum küçük bir misalle açıklık getireyim : Bir kardeş var. Annesini diğer kardeşlerinden kıskanıyor ve onları, annesinin gözünden düşürmek , aralarını bozmak, en iyi evlat kendisi, diğerleri "hayırsız evlat" imajı oluşturmak için sürekli anneyi dolduruyor, asılsız suçlamalar ve sözlerle kışkırtıyor. Anne de çok cahil, onun dediği herşeye inanıyor ve diğer çocuklarına cephe alıyor. Bu durum böyle devam edip gidiyor. Çözümsüz bir hal alıyor. Bu arada fitneci kardeş,diğer kardeşlerin evine girip çıkmaya devam ettiği gibi evlerine girdiği kardeşlerinin de kendi çocukları ile  arasını bozmaya çalışıyor, üstüne üstlük o kadar güzel masum rolü oynuyor ki annenin gözünü boyuyor, kendinin iyi, diğer kardeşlerin kötü olduğuna inandırıyor. Anne ona o kadar düşkün ki,rızasının kazanmak ve ilişkilerini iyi bir şekilde sürdürmek, bu kötü karakterli, şeytan ruhlu kardeşle iyi geçinmeye, bir nevi onun kölesi olmaya bağlı. Ama kıskanç, bozguncu kardeşin karakteri bu.Değişmesi söz konusu değil. 

Bu yakından şahit olduğum bir olay. Ben yorumsuz kaldım. 

Şimdi bu durumda nasıl davranmak lazım? 

Siz olsanız ne yaparsınız?

Cevapları merakla bekliyorum.

Hüsniye Ünal

Yorumlar

  1. Ne kadar ilginç bir durum, çocuklarının karakterlerini , huylarını hiç mi anlayamamış kimin neyi yapıp neyi yapmayacagını bilememiş hadi insandır beşer şaşar diyelim kıskanç olan kardeş haklı mı çıkıyor ki olup biten karşısında cevap hayırsa o zaman ne kadar yanlış bir tutum takınmış anneleri🌷aynı mesafeden yaklaşmalı bence bütün evlatlına bu durumda .Zaman herşeyi ortaya çıkaracaktır kişi tahriklere kapılmayıp doğru olsun yeter ki ... Kalemine yüreğine sağlık arkadaşım güzel bir yazı👍👏👏

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkür ederim. Evet gerçekten çok ilginç ve nadir karşılaşılan bir durum. Ne yazık ki annenin karakteri de aynı olduğu için kendine benzeyeni tutup diğerlerini atıyor. Anne düzgün olsa zaten bunlar yaşanmaz.

    YanıtlaSil
  3. "Kişi kendine yapılan kötülügü affetmeli vatanına milletine yapılan kötülügü asla affetmemeli. ' Hz Ali 🌷

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

HATİCE NİLGÜN TOSUN

NEVİN

DÜNYA SÜRGÜNÜNDE YALNIZ BİR ADAM : NİZAMETTİN AMCA