RAHMETLİ DEDECİĞİM


   İzlediğim bir video beni aldı ta eskilere, maziye götürdü. Gözümde dedeciğimin hayali canlandı... Videodaki hanımefendi altına kaçıran yaşlı kayınvalidesinin temizliğini nasıl yaptığını anlatıyor ve şöyle diyordu: "Rabbim bu kadar zor bir görev için beni seçtin. Demek ki beni mükafatlandırmak istedin. Sana şükürler olsun."
 Büyüklerimiz Cenab-ı Hakk'ın rızasını kazanabilmek, saadet-i dareyne kavuşabilmek için en büyük fırsat. Bunu değerlendirmek lazım. 
    Rahmetli dedem geldi aklıma. Beyaz uzun sakallı, elinde bastonu, halim selim, yumuşak tabiatlı bir pir-i faniydi. Kimseye zararı dokunmayan, herkes tarafından sevilen bir ihtiyardı. Küçükken onun kucağına oturur, sakalını tarardım. Cebinde bir tarağı vardı ve onunla sık sık sakalını tarardı. Demek ki gördüğümü taklit ediyormuşum. 
    Köylerde eskiden kuş avlayıp yeme adeti vardı. Dedem de bir gün serçe avlamış, sobanın üstünde közlemişti. Tadını hatırlamıyorum. Çünkü anlattığım dönemde dört yaşındaydım. 
    Babaannem dedemden yaşça epey büyüktü. Dedemden çok önce vefat etti. Babaannem vefat edeli iki yıl olmuştu. Dedeciğim de tek başına yaşamaya daha fazla dayanamamış köyden kalkıp İstanbul'a, bize gelmişti.
        O sene liseyi bitirmiş, üniversiteyi başörtü problemi yüzünden bırakmıştım. On sekiz yaşındaydım. Evde herkes çalışıyordu. Dolayısı ile rahmetli dedemle ilgilenmek bana düşmüştü. Bundan asla şikayetçi olmadım, yüksünmedim. Kronik öksürüğü, prostat rahatsızlığı vardı. Doktora götürür, ilaçlarını verirdim. Banyosunu yaptırır, çamaşırlarını yıkar, ütüler, pırıl pırıl giydirirdim. Dişleri yoktu. Damakları da aşınmıştı. Sert bir şey yiyemezdi. Yemeklerini mümkün mertebe iyice pişirirdim ki yumuşacık olsun, o da rahatça yiyebilsin. Meyvelerini rendelerdim, çatalla yerdi.
    Hep, birlikte vakit geçirirdik. Sarıyer'de gezmeye çıkardık. Yaşlılık, hastalık.... Bazen yattığı yeri ıslatırdı prostat yüzünden. Farkında olmazdı. Bazen de bağırsakları bozulur, üstüne kaçırırdı. Hemen banyoya sokar, önce onu, sonra da batırdığı kıyafetlerini güzelce yıkardım. Islak yatağını da siler temizler, kurular, O'nu tertemiz yatırırdım. Gözlerindeki o minnet dolu bakışı ile ettiği duaları unutamam.
    Zavallı dedeciğim ne kadar gariban, ne kadar uyumlu bir insandı. Maalesef onca evladından bir tanesi hayırlı değildi. Bizim evde de ben olduğum için durabiliyordu. Bana o kadar güzel dualar ederdi ki, tek kurtuluş ümidim ondan aldığım hayır dualarıdır. İnşallah Rabbim, ahirette kurtuluşuma bu duaları sebep eder.
    "Cennet hatunu olasın", başlıca duasıydı.
    Dedeciğim altmış sekiz yaşında vefat etti. Yedi yaşında namaza başlamış ve ölene kadar da hiç bırakmamıştı. Hatta hastalık yüzünden yataktan kalkamadığı, su kullanamadığı dönemde bile toprakla teyemmüm edip namazını eda ediyordu. Hiç rahat bir hayatı olmadı. Kendinden çok yaşlı, huysuz bir eş; ilgisiz, hayırsız evlatlar ve zor bir hayat...
Canım dedem... 
Rabbim, ebedi alemde yerini güzel eylesin!
Nurlar içinde uyusun, mekanı cennet olsun 😔
Hüsniye Ünal 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HATİCE NİLGÜN TOSUN

NEVİN

DÜNYA SÜRGÜNÜNDE YALNIZ BİR ADAM : NİZAMETTİN AMCA