DOSTLUK VE VEFA

Kalp sırça bir köşk... Kırılması çok kolay... Bazen bir bakış,  bir söz, bir tavır onu kırmaya yeter. Karşıdan bakıldığında önemsiz ya da  küçücük görünen bir hareket kalpte derin üzüntüler yaratabilir. Mesela çok sevdiğiniz, değer verdiğiniz dostlarınızın vefasızlığı... Vaktiyle, bulunduğunuz dost meclislerinde uzun uzun sohbetler ettiğiniz, üzüntünüzü, sevincinizi paylaştığınız, görünüşte çok sıkı fıkı arkadaş olduğunuz insanların gün gelip bunları yok sayması ve ilgide, sevgide sizi son sıralara koyması, hatta hiç gündemine almaması... Özellikle de araya biraz mesafe girer girmez, bir zamanlar yediğiniz içtiğiniz ayrı gitmeyen insanların sizi "gözden ırak olan gönülden de ırak olur" misali aramaması, sormaması, umursamaması... Bu tavır nasıl adlandırılır? 

Bizim kültürümüzde, dinimizde uhuvvet, kardeşlik, dostluk önemli bir yer tutmuyor mu? Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı yok mu?  Anadolu'da bir adet vardır. Çok severim, çok da takdir ederim. Uzaktan biri geldiği zaman, tanısın ya da tanımasın, insanlar o gelen misafire azamî ilgi gösterirler. Evlerine davet eder, ikramlarda bulunurlar. Ayrıca o misafir nerede kalıyorsa sık sık ziyaret eder, imkanları nispetinde yemek götürürler. Tam da burada hatıralar gözümde canlandı. Çok küçük yaşta çıktığım, ancak bir  kaç kez ziyaret etmek nasip olan köyüm geldi aklıma. Orada bulunduğum kısa zaman dilimlerinde bir çoğunu da tanımadığım köyüm insanının misafirperverliği takdire şayandı. Hayvanlarından sağdıkları sütten bakraç bakraç getirmişlerdi. Evlerine davet edip en rahat köşeye oturtup imkanları neye elveriyorsa en güzeliyle ağırlamışlardı beni. Bunu bir tek bana değil köye hasbelkader uğrayan herkese yapıyorlardı. Üstelik can-ı gönülden, güler yüzle, sıcacık bir yürekle.  İşte insanlık, dostluk, Müslümanlık budur. Ciltler dolusu kitaplar oku. Konuşmaya gelince allâme kesil. Fakat imkanın olduğu halde kimsenin bir yarasına merhem olma, bencilce, cimrice en ufak bir yardımı bile esirge. Arkadaşlık ettiğin insanlara karşı hiçbir şeye saymaz gibi tavırlar takın, hatır-gönül bilme, empati yapma, araya mesafe girince arama sorma, gitme gelme, davet etme... 

Peki öyleyse bu neyin dostluğu? Boş vakit  doldurmak, yalnızlık gidermek için yapılan çay-kahve dostluğu mu? Hakikaten çok acı... En başta yazdığım gibi kalp, kırılması son derece kolay sırça (camdan yapılmış ) bir köşk. Ve onu en çok kıran, yaralayan da dostlardan gelen vefasızlık, ilgisizlik.. Hele de bu dostlar maneviyatlı kişilerse... Hepsi boşmuş. Oysa misafir, dinimizde kutsal kabul edilmiş, misafire ikram,  almaktan ziyade vermek, yedirmek içirmek, incitmeden ağırlamak  ibadet sayılmıştır. Misafirin duasının geri çevrilmemesi  bundan dolayıdır. Günümüz sözde Müslümanlarında bu şuuru görebiliyor muyuz peki?  Gözünü seveyim Anadolu insanının. Ki bir çoğu mektep-medrese görmemiş, ömürleri tarlada, bağda bahçede, dağlarda hayvan gütmekle geçen, görüntüde fazla medeni, bilgisi, eğitimi olmayan insanlar. Evet, bazı eksiklikler var. Fakat öyle güzel insanî hasletlere sahipler ki, saydığımız eksikliklerin hepsinden üstün. Keşke  mürekkep yalamış, şuurlu mütedeyyin, medeni görüntülü insanlarda da  olması gereken bu üstün insanî hasletler bulunsa.. Olanlar yok mu? Elbette var. Fakat kaç tane? İslam ahlakı bu mu? Bugün toplum bu durumdaysa, bunun temel sebebi, bizi biz yapan insanî özelliklerimizi kaybetmemiz, empati yapmayan, egoist, rahatına düşkün, misafir sevmez, cimri, tembel, asosyal bireylerin türemesi, çoğalmasıdır. Yani kısaca Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam'ın Allah'a sığındığı bütün kötü özellikleri bünyesine yerleştirmiş zavallı (!) bir toplum olduk. Üzücü... Çok üzücü...

                       Hüsniye Ünal 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HATİCE NİLGÜN TOSUN

NEVİN

DÜNYA SÜRGÜNÜNDE YALNIZ BİR ADAM : NİZAMETTİN AMCA