ÖLÜLERİNİ YİYEN AGHORİ KABİLESİ

Hindistan çok renkli bir ülkedir. Kendi içinde barındırdığı İlkel Kabileler ile renk dünyasını çeşitlendirmiştir. Bu ilkel kabilelerden yaşam tarzı olarak en ilginç olanı “Aghori” kabilesidir.

Aghori Kabilesi üyeleri Hindistan’da yaşıyor ve 10. yüzyıldan beri var olan bir Hinduizm mezhebindenler, Hindu Tanrısı Şiva’ya tapıyorlar.

Hindistan’ın Varanasi bölgesinde yaşadığı bilinmektedir. Tanrının mükemmel düzeni içerisinde kötülüklerden arınıp mükemmele ulaşmayı kendilerine amaç edinirler. En önemli özellikleri ölülerle ilgili gelenekleridir.

Ölüler kabile için her şeyden daha önemlidir. Düzenledikleri ayinlerden sonra ölen kişinin gücü ve kabiliyetlerinin kendilerine geçtiğine inanırlar. Yakılan ölünün külüyle vücutlarını boyayan kabile, bu işlemi yaparken ölüm korkularının azaldığını düşünmekte.

Hinduizm’in klasik inanışları olan reenkarnasyonu, yeniden doğuşu ve Mokşa’yı kabul ederler ancak bazı gelenekleri Hindu inanışına ters düşer.

Bu ritüel için 10-12 kişilik kabile üyesi toplanıyor ve uyuşturucu madde kullanılıyor. Törene 2 ya da 3 kadın katılıyor. Kadınlar yakılan bedenin küllerini vücutlarına sürüyorlar ve dini şiir söyleniyor. Cinsel ritüel başlıyor ve kadınlarla birden fazla kişi birlikte oluyor. Bu ritüel sırasında birlikte olduğu kadının düşüncelerini okuyabildiğini söyleyen kabile üyeleri var.

Dünyaya ve sosyalleşmeye kapalı bir kabile olan Aghoriler, ritüellerini ve dini söylemlerini bir sır gibi saklıyorlar.

Önce ölü beden yeniyor ve ardından tüm gece çeşitli meditasyonlar gerçekleştiriyorlar. Cesetleri bazen çiğ bazen de ateşte pişirerek yiyorlar.

Yedikleri ölü bedenleri yakıyorlar ve küllerini tüm vücutlarına sürüyorlar.

Kabile üyeleri ölü bedenler dışında çöpteki yiyecekleri, dışkıları ve idrarı da yiyorlar. Bunun sebebi ise insanın sahip olduğu egoyu yenebilmesi ve insanın güzellik algısının sona ermesi için olduğu biliniyor

Ayrıca; Din adamları, çocuklar, hamile kadınlar ve hiç evlenmemiş olan kişiler, öldüğü zaman yakılmıyor. Törenle nehre atılan cesetler daha sonra alınıp etleri yeniliyor.

Yaşadıkları bölge dışında hiç kimseyle sosyal ilişkiler kurmayan kabile üyeleri, Kendi hallerinde yaşamaya devam ediyorlar. İhtiyaçlarını kendi aralarında gideren ve gelenekleri hakkında kimselerle bilgi paylaşmayan kabile, sosyalleşmeye tamamen karşı.

Bu kabilenin ana inancı; “Tanrı mükemmeldir ve tanrıdan gelen hiçbir şey kötü olamaz.”

Bu tür kabilelerin çoğu inanışlarına sıkı sıkıya bağlıdır ve hayatlarını bu inanış doğrultusunda şekillendirirler. Hinduizm’e inanan Aghori Kabilesi ise bu dinin inanışlarından olan “Yeniden Doğuş” ve Mokşa’ya inanıyor.

Genelde çıplak yaşayan ya da sadece küçük bir bez parçası ile örtünen kabile halkının vücutları her zaman ölü külü ile boyanmış bir şekilde. Saçlarına da düşkün olan kabile üyeleri genelde aksesuar olarak ölünün kafatası ve boncuk gibi parçaları kullanıyorlar.

Sosyal hayattan uzak yaşayan Aghori Kabilesi Hindistan genelinde pek sevilmiyor. Farklı Kabilelerin cenaze törenlerine katıldıkları da bazen görülüyor. Halk kabile üyelerinden fazlasıyla korkuyor ve Lanetli olduklarını düşünüyor.

Tanrıya ulaşmak için doğru yolun “pisliğin içindeki saflığı aramak” olduğunu düşünüyorlar. Hatta ölü kafatasından su içmek onlar için çok sıradan bir durumdur. Bunu ise kötülüklerden arınmak adına yapmaktalar.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HATİCE NİLGÜN TOSUN

NEVİN

DÜNYA SÜRGÜNÜNDE YALNIZ BİR ADAM : NİZAMETTİN AMCA