DUL-YETİM KAVRAMI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME


Bir yuvanın direği anne , çatısı ise babadır. Bunlardan biri giderse yuva, yuva olmaktan çıkar, dört duvardan oluşan bir barınak haline gelir.

Çatı, evi soğuktan, sıcaktan, yağmurdan, kardan, fırtınadan koruyan bir  kalkandır.
Direk ise evi ayakta tutan, yıkılmasını engelleyen en güçlü destektir.
Çatı çökerse evi koruyacak bir şey kalmadığından her türlü afete açık hale gelir. Ev ahalisinin emniyeti kalmaz. Her an korku, endişe içinde yaşar ve her türlü tehlikeye maruz kalabilir.
Direk yıkılırsa ev de yıkılır. Ortada yaşanılacak bir yer kalmaz.
Sözün özü ; anne - babadan biri vefat ettiğinde o ev artık yuva özelliğini kaybeder(İstisnalar kaideyi bozmaz).

Çünkü yuvayı, yuva yapan asıl öğelerden biri giderse , telafisi mümkün olmayan bir çöküş, bir dağılma, bir parçalanma yaşanır.
Anne sevgi, şefkat demek.
Baba ise otorite, güç ve iktidar demek.

Bunlardan birinin olmadığı yerde büyük bir eksiklik meydana gelir.
O yuva dağılmaya mahkum olur. Özellikle aile - akraba ilişkilerinin zayıf olduğu büyük şehirlerde, çağımızın getirisi doyumsuz, zevk odaklı yaşayan gençlerle yalnız kalan bir ebeveynin başa çıkabilmesi neredeyse imkansız hale gelir.
İslam'da büyük önem taşıyan dul-yetim kavramının idrakine varamamış, duyarsız Müslümanlar da işin cabası.
İlgisiz akraba, komşu hayatını binbir zorlukla devam ettirmeye gayret eden yalnız insanlara gereken manevi desteği vermediğinden, hayat bu insanlar için iki kat zor ve üzüntü verici hale gelmekte. .
Maddiyattan bahsetmiyoruz. Kastettiğimiz, varlığını hissettirme, arama - sorma, manen yanında olduğunu hatırlatma...
Kanaatim o ki ;  Müslümanların çoğu, ahirette bu konuda çetin bir hesaba tâbi tutulacak.

Lütfen, etrafımızda yalnız yaşayan, çocukları ile tek başına hayata tutunmaya çalışan insanlara karşı ilgili ve hassas olalım. Onları anlayabilmek için illa da aynı duruma düşmemiz gerekmiyor. Biraz merhametli olmak, biraz empati yapmak, kısaca biraz insan olmak yeterli.

İslam sadece fiilî ibadetlerden oluşmamaktadır.Dinimiz düşküne, yaşlıya muhtaca, kimsesize,dul ve yetime karşı davranışı düzenleyen , hatta öncelik veren insanî, vicdanî değerler sistemidir.

Kedi - köpeğe verdiğimiz değeri etrafımızdaki, yukarıda saydığımız kimselere vermiyorsak, dünyanın en ücra yerlerine yardım götürürken yakınımızdaki ihtiyaç sahiplerine lakayt kalıyorsak, aynı apartmanda oturduğumuz yetimin, dulun, kimsesizin, yaşlının halinden, sorunlarından haberimiz yoksa kendimizi bir sorgulayalım.

Allahu Teala Hazretleri saydığımız zümreyi İslam toplumuna emanet etmiş ve eşini, evladını aldığı, bu dünya sürgününde yalnız bırakarak imtihana tâbi tuttuğu kulunun sorumluluğunu İslam kimliği taşıyan insanlara yüklemiştir. Bu mesuliyet çok ağır, çok çetin ve üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir durumdur.

Bir evden, direk ve çatı olan bireylerden herhangi biri gittiğinde yıkılan yuvanın acısı aile fertlerini ölene kadar bitmeyecek bir eksiklik ve hüzne garketmişken bir de etrafın duyarsız, egoist, zalimce tavırlarına katlanmak zorunda kalmak hakikaten çok zor.

Merhametli, alçak gönüllü, vicdan sahibi, empati yapabilen, samimi Müslümanlar olarak bu çok ciddi meseleye dikkat edelim.

Kimbilir, belki de Cenab-ı Hakk'ın rızasını ve ebedi kurtuluşu buradan yakalarız.

Selametle kalın

Hüsniye Ünal

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HATİCE NİLGÜN TOSUN

NEVİN

DÜNYA SÜRGÜNÜNDE YALNIZ BİR ADAM : NİZAMETTİN AMCA