KİMERİK İNSAN NEDİR?


Kimerik insan...


Amerikalı Lydia Fairchild 2003 yılında kocası Jamie Townsend’dan boşanırken üçüncü çocuğuna hamileydi. 


Çocuklarına bakamadığı için devlet yardımı ve nafaka talebinde bulundu. Yasal prosedür olarak anne, baba ve çocuklara DNA testi yapıldı ve çocuklarıyla DNA’sı uyuşmadı. 


Babaları Jamie Townsend idi ama devlet ona doğurduğu çocukların annesi olmadığını söylüyordu. 


İtiraz etti testler yenilendi sonuç değişmedi. 


Değişmediği gibi çocuk kaçırma ile suçlanmaya başlandı. 


Bu gelişmeler yaşanırken üçüncü çocuğun doğumu geldi. Lydia doğal olarak çocukları sahipleniyor anneleri olduğunu ısrarla vurguluyordu. 


Bunun üzerine mahkeme yeni doğacak çocuğun doğumunun izlenmesi ve doğar doğmaz onun için de DNA testi yapılmasına karar verdi. 


Sonuç yine aynı çıktı. 


Yeni bebek diğer iki çocuk ile kardeş babaları aynı ama annesi Lydia değildi. 


Hikaye ilginçleşmeye başladı değil mi.. 


Mahkeme artık bu üçüncü çocuk gözünün önünde bu kadından doğduğu için çocuk kaçırma seçeneğini kullanamadı ama yasal olmayan yollarla rahmini kiraladığını iddia etti ve her üç çocuğun da kendisinden alınarak sosyal hizmetlere verilmesini talep etti. Zavallı kadıncağız ne yapacağını şaşırmış haldeydi ama neyse ki iyi bir avukatı vardı. 


Avukat bu tuhaf durumu genetik uzmanı bir arkadaşına danıştı o da birkaç sene önce bir tıp dergisinde rastladığı makaleyi hatırladı ve anlaşıldı ki Lydia dünyada bilinen elli civarındaki kimerik insandan biriymiş.. 


Vücudunda birden fazla tipte DNA profili taşıdığı avukatın testleri yenileme talebiyle anlaşıldı. 


DNA testlerinde standart olarak kolay alınan cilt, kan, yanak içi hücreleri dışında başka dokular da kullanıldı ve mesela rahim içinden alınan hücrelere bakıldığında her üç çocuğunda annesi olduğu belli oldu. 


Kadının üç yıldır süren kabusu sona erdi gerekli yardımlar sağlandı hikaye mutlu sonla bitti.


Onlar erdi muradına bir çıkıp oturalım kerevete… yok yok bi dakka işimiz bitmedi ki. 


Önceki testlerde cildinde, kanında yanak sürüntüsünde bulunan DNA’lar kime aitti peki?  


Şu kimerizm denen olaya biraz bakmak gerekiyor.


Yunan mitolojisinde tek bir vücutta çeşitli canlıların organlarına sahip ağzından ateş püskürten bir yaratık vardır. Genellikle bir başı aslan, bir başı keçi, gövdesi yine aslan kuyruğu yılan falan.. 


İsmi kimera’dır ve bu genetik bozukluğun ismi de buradan gelir.  Döllenme olayını biyoloji derslerinden hatırlarız. Bir araya gelen dişi ve erkek hücreleri yani gametler birleşerek zigot denen yapıyı oluşturur. Zigot bölünmeye başlarsa o artık bir “embriyo”dur.  


Önce ikiye sonra dörde sonra sekize bölünür. Yeni bir canlı oluşmaya başlamıştır. On altı sayısına ulaştığında artık morula dediğimiz haldedir ve onun bir sonraki aşaması ise blastosist. 


Genellikle beşinci günden itibaren oluşan blastosist artık rahime tutunmaya hazırdır. Tüp bebek uygulamalarında buraya kadar ki süreç vücut dışında gerçekleştirilir. Blastosist olunca da annenin rahmine yerleştirilir. 


Şimdi geliyoruz önemli noktaya. Bazen tek yumurta tek sperm olmaz. Döllenmeye hazır iki (ya da daha fazla) yumurta olur ve iki tane zigot meydana gelir. Bunlar rahime geldiklerinde farklı yerlere tutunurlar ve böylece sonuçta iki çocuk doğar. Ama işler her zaman böyle yürümeyebilir. 


Bizim bu zigotlar ayrı ayrı yerleşmek yerine gelirler birbirlerine sarılıp öyle tutunurlar. 


Böylece iki bebek değil tek bebek doğar ama aslında içinde kardeşine ait izleri de taşıyan bir bebektir bu. Kimerizm diye adlandırılan durum böyle oluşur. 


Embriyo büyüdükçe hücre grupları bir araya gelip organlar oluşur ya hani. İşte organların bazıları bir embriyodan bazıları diğerinden oluşabilir. 


Bu durumda örneğin karaciğer ile böbreğin genetik yapısı birbirinden farklı olur. Olayın öyle ilginç tuhaf ayrıntıları var ki. 


Örneğin doğan bebek dişi ise yumurtalığın birisi kendisine ait hücrelerden birisi dünyaya gelmeyen kardeşine  ait hücrelerden oluşabilir. 


Diyelim böyle olan bir kadın hamile kaldı ama yumurta kardeşine ait olan yumurtalık tarafından üretildi. 


Doğacak çocuk bu durumda doğmayan ikizin DNA’sını (teyzesi veya dayısı) taşıyacaktır. Böyle durumlarda anne doğurduğu çocuğa karşı sevgi ve ilgi eksikliği hissedebilir. Sanki başkasının çocuğuna annelik ediyordur. Doğum sonu depresyonlarının sebepleri arasında bu durum da vardır. 


Kimerizm görüldüğü gibi  - organ nakillerinde bazı avantajlar sağlasa da -  biraz tatsız bir durum. 


Neyse ki çok nadir görülür çünkü çoklu doğum zaten nadir bir de böylesi çok düşük ihtimal. Yine de kemik iliği nakilleri ve tüp bebek uygulamalarının yaygınlaşması kimerizm görülme sıklığını otuz kata kadar artırmış. Bunun nedeni anlaşılabilir zira tüp bebekte tutunma ihtimalini artırmak için birden fazla blastosist yerleştirilir rahime.  

Konumuz bu kadar. Birkaç ayrıntı eklemek istiyorum ama:


*Kimerizm genellikle dıştan bakıldığında anlaşılmaz ama bazı bireylerde farklı cilt rengi farklı renkte gözler bir işaret olabilir. Taylor Muhl adında Amerikalı bir şarkıcı var. Vücudunun sağ ve sol tarafının fark edilir derecede farklı rengi yüzünden yıllarca uğraşıp durmuş ve nihayet kimerik olduğu anlaşılmış. Konu medyanın ilgisini çekmiş açık oturumlara falan çağrılmış. Bu hastalığın halk arasında tanınmasında büyük rol oynayan bir olay bu. 


*Bu durum hayvanlar ve bitkilerde de görülür hatta insanlara göre daha sık. 


*Kimerizm CSI benzeri polisiye dizilere, filmlere romanlara bolca konu edilmiş. Stephen King’in “The Dark Half / Hayatı Emen Karanlık” isimli filme de çekilen romanı da bu konuyu işler. Anne karnında ikizini yiyen adam.. Böyle yazınca da ürkütücü oldu. 


*En ünlü kimeriklerden biri de Ukranya doğumlu Sovyet seri katil Andrey Çikalito denen kişi. 1978 – 1990 yılları arasında tam elli iki kişinin ölümünden sorumlu. Aslında cinayetlerin birinde yakalanıyor ama ortamda bulunan sperm ile Çikalito’nun kanı DNA analizinde uyuşmayınca  serbest bırakılıyor. 


 Dr.Fatih Şua Tapar

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HATİCE NİLGÜN TOSUN

NEVİN

DÜNYA SÜRGÜNÜNDE YALNIZ BİR ADAM : NİZAMETTİN AMCA