YARATILANI SEVERİM YARATANDAN ÖTÜRÜ



Pir-i fani, ağzından zikir düşmeyen nur yüzlü ihtiyarları seviyorum.

Ömrünü İslam'a adamış, muttakileri seviyorum. Dünyayı yeni yeni keşfetmeye başlayan, kirli duyguları, hasedi, riyayı, kötülüğü henüz tanımamış gençleri seviyorum. Hatta çok fazla seviyorum. O kadar temizler ki!

Melek kadar günahsız, masum çocukları seviyorum. Allah'ın çok tatlı küçük kulları.

Ah o  yumuk yumuk elleri, ipek teniyle, gözlerinde cennet görünen, mis kokulu bebekler yok mu! İşte onlara aşığım.

Allah'ın dilsiz mahlukları hayvanları seviyorum.

Özellikle kediler. Hele bir de yavruysalar.. Daha bir seviyorum.

Ağaçları, çiçekleri, denizi, toprağı, yaprağı,üzerimizde tavan gibi asılı duran, kandillerle (güneş, ay, yıldızlar) süslenmiş gökyüzünü seviyorum.

Denizdeki martıları, minicik serçeleri, dallarda şakıyan kuşları seviyorum.

Ormanı, dağları, tepeleri, yeşil olan herşeyi seviyorum. Huzur veriyorlar.

Sessiz, sakin yaylaları, akarsuları, çimenleri seviyorum. 

Kısacası Yaradan hesabına bütün yaratılmışları seviyorum. Çünkü her birinin üstünde O'nun mührü var, nasıl sevilmez ki! 

Sevmediğim tek şey kötülük ve kötü insanlar.

Onlar da iyilerin kıymeti bilinsin diye varlar.

Tıpkı, güzel bir bahçedeki şekilsiz taşlar gibi.

Zira her bir güzelliğin değeri zıddıyla bilinir. 


Hüsniye Ünal

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HATİCE NİLGÜN TOSUN

NEVİN

DÜNYA SÜRGÜNÜNDE YALNIZ BİR ADAM : NİZAMETTİN AMCA