#DEPREM




Korkunç bir haberle güne uyandık.

Gecenin bir yarısı ülkemde, sınır komşularımızı da etkileyen bir deprem olmuş.

İstanbul'da hissetmediğimiz için ancak haberlerde öğrendik. O andan itibaren de ekranlara kitlendik.

Yıkım çok büyük. Ölü, yaralı, göçük altında kalanların sayısı belirsiz. Her dakika sayı artıyor.

 Göçükten  çıkarılma sahneleri, doğumu hatırlattı. Bebek, nasıl sıkışıp kaldığı anne karnından mücadele ile feryat figan çıkıyorsa, yıkıntıdan çıkarılan insanların pozisyonu da aynı hissi verdi.Sonuçta ikisi de yeniden dünyaya geliyor. Hem acı veren, hem sevindiren, hem de düşündüren bir sahne. 

 Büyük üzüntü içindeyiz, dua dua yakarıyoruz Rabbimize..

Mal kaybı  bir noktadan sonra anlamını yitiriyor. Canınız gidiyor, yakınlarınız, gidiyor, yıkıntı altındasınız. Bu durumda malın ne önemi var?

Rabbim  cümle ehl-i Muhammed'e, içinde de bizim insanımıza acil bir kurtuluş nasip etsin!

 Boğazımız düğümlü, yüreğimiz yanıyor, dünya bir anda o kadar tatsızlaştı ki!

Hayalini kurduğumuz, sahip olmak istediğimiz dünyevî bütün arzular anlamını yitirdi.

Çok ibret alınacak bir durum.

Kimi, her gün değişen fiyatlar yüzünden yiyecek stoklamıştı,dolaplarına kışlık konserveler doldurmuştu.

Kimi onca kredi borcuna girip ev, araba almıştı  vs vs...

Hani ne oldu?

Demek ki yapılacak tek hazırlık ahirete olmalı. Fani olana değil Baki hayata öncelik vermeli.

Depreme siyasi boyuttan bakanlar diyor ki :

" Bu deprem, düşman devletler tarafından #HAARP  sistemi ile oluşturulan suni bir olaydır. Bir kaç gün önce bir ABD Savaş gemisi illegal olarak limanımıza demirledi.. Ondan sonra bu deprem oldu.

Önceden biliyorlardı, o yüzden konsolosluklarını kapattılar. "

 Bu bir teori. Doğru ya da yanlış, bilemeyiz. 

Zaten biz olayın başka bir boyutundayız.

" Allah istemedikçe bir yaprak düşmez. "

(Enam suresi)

  Yani Cenab-ı Hak müsaade etmese bu başımıza gelmezdi.

Peki, öyleyse neden Allahu teala buna müsaade etti? Kader bu korkunç afete neden fetva verdi?

İnsanlığın gidişatına bakalım. Her gün gördüğümüz, duyduğumuz olaylara bakalım.

Vahşet, şiddet, kötülük, ahlaksızlık, haksızlık diz boyu.

Ne olacaktı, ne bekliyoruz?

Dünya toptan yok olsa yeri değil mi?

 Hiçbir ilahî, insanî kaide tanımadan her türlü mel'aneti yapan, başıboş olduğunu zanneden, bir Yaratıcı ve bu kainat ile birlikte içindeki bütün mevcudatın O'nun tasarrufunda olduğunu unutan, isyankar insanoğlunun durumu Gayretullah'a dokunmaz mı?

İnsan Yaradanı unutsa da, Yaradan insanı unutmuyor. Zaman zaman böyle ikazlar gönderiyor.

"Siz başıboş bırakılacağınızı mı zannediyorsunuz" diyor ayet-i kerime'de.

Ya Rabbi! Bizleri içinde bulunduğumuz koyu gafletten gazabınla değil rahmetinle uyandır!

Bize acı, bize merhamet et!

Biz ne kadar günahkar olsak da bizi affet ve bize hidayet nasip et!

Bize layık olduğumuz muameleyi yapma! Rahman isminle muamele et! 

Biz senin haddini bilmeyen aciz kullarınız. Sen ise bizim, rahmeti bol Rabbimizsin! 


Hüsniye Ünal

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HATİCE NİLGÜN TOSUN

NEVİN

DÜNYA SÜRGÜNÜNDE YALNIZ BİR ADAM : NİZAMETTİN AMCA