KİMİNE GÖRE NİMET, KİMİNE GÖRE İMTİHAN: EVLÂT

Toplum bilimle iştigal eden biri olarak insanları gözlemlemek, yorumlamak, sonuçlar çıkarmak ve çözümler üretmek ilgi alanıma giren konular.
Herkesin bildiği üzere ahir zamanı en dehşetli şekilde yaşıyoruz. İnsanî ilişkilerin tamamında olduğu gibi ne hazindir ki ebeveynler ile evlatlar arasında da büyük bir çözülme ve dejenerasyon mevcut.

Hadis-i Şeriflerde bildirildiği gibi ana babalar evlatlarının âdetâ kölesi durumunda.
Modern zamanın sınırsız özgürlüksever, kural kaide tanımaz, istekleri yerine gelmeyince histeri nöbetleri geçiren, asi, serkeş ruhlu gençliği ile mücadelede çoğu ebeveyn çaresiz kalıyor, ne yapacağını bilmez bir halde ya âkil olduğunu düşündüğü büyüklere ya da psikologlara müracaat ediyorlar. Genellikle de çözüm bulamıyorlar.

Anne baba olma duygusunu yaşamak, minicik sevimli yavrulara sahip olmak her insanın arzusu. Ve çocuklar dünyamızı süsleyen en büyük güzelliklerden. 
Fakat büyüdükçe, çevre, okul, sosyal ortamların etkisiyle o masum çocuklar gidiyor, yerine laf söz dinlemez, itaat bilmez, sorumsuz, doyumsuz, sabrı tüketen, ömür törpüsü bireyler geliyor. Dünyaya gelmesine vesile olduğunuz, bin bir zorlukla, sayısız fedakârlıkla büyüttüğünüz, ömür boyu sorumluluğunu (severek, isteyerek) aldığınız, ilk adımını, ilk diş çıkarışını, ilk "anne-baba " deyişini mutlulukla izlediğiniz o tatlı, minicik yavru büyüyor, size kafa tutan,hesap soran, emreden, zorlayan, saygısız biri haline geliyor. "Sen sensin, ben benim" havasına giriyor. Ego, kibir, enâniyet tavan yapmış, sizi beğenmiyor. Evladın acı lafları hassas anne baba yüreğine hançer gibi saplanıyor.. Onlar anne babaya rahatlıkla her şeyi söyler, her türlü densizliği yaparken, anne baba huzursuzluk çıkmasın diye karşılarında konuşmaya korkuyor. 

Bir kısım evlat işte böyle yerini, haddini bilmezken, bir kısmı da zararlı alışkanlıklar, yaramaz arkadaşlar yüzünden yoldan çıkıyor, hayatınızı zindana çeviriyor.

Büyük İslâm alimlerinden bazıları "Ahir zamanda evlat sahibi olmayın. İllâ istiyorsanız bir taneyle yetinmeye bakın" demişler.
Bu, hadis-i şeriflerdeki "evlenin çoğalın. Ahirette ben, diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla övünürüm" tavsiyesine zıt bir görüş değil.
Başta gençler olmak üzere topluma şöyle bir bakıldığında, hakiki manada Muhammed (S.A.V.) ümmeti denilebilecek Müslüman sayısı ne kadar? Düşünmek lazım.

Öyle bir asırda yaşıyoruz ki kendimizi bile haramdan, günahtan korumak" elle kor ateş tutmak" kadar zorken, bir de çocuklarımızı aynı ateşe atmak, tabiri caizse cehenneme adaylar yetiştirmek akıl kârı mı? Kendimize bir soralım. 
Çocuk sahibi olmak istemeyen bir kısım insan sebep olarak maddî imkanları öne sürüyor.Bu tamamen dünyevi bir bakış açısı. 

Rızkı veren Rezzak olan Allahu Teâlâ'dır. Asıl endişe edilmesi gereken mesele çocuğun uhrevî hayatı olmalı. "İyi bir kul, iyi bir insan" olarak yetiştirebilecek miyim? Ahir zamanın cazibedar fitnelerinden koruyabilecek miyim? Hakkıyla İslamî terbiye verebilecek miyim? " kaygısı taşımalı insan.

İstatistiklerde inançsız, agnostik, deist genç sayısı oldukça yüksek. İnandığını söyleyenlerin de bir çoğu İslam'ın temeli sayılan konularda neredeyse hiç bir şey bilmiyor.

Bunlar karamsar ya da negatif bakışla yapılan yorumlar değil, hayatın bizzat gerçekleri.

Şartlar, durumlar, gidişat hiç iç açıcı değil. Durum böyleyken insan nasıl hareket etmeli, ne yapmalı, ne düşünmeli?

Elbette en doğrusunu Allah bilir.
Rabbim hepimize, her konuda, hususan evlatlarımızla ilgili konularda en doğru kararı vermeyi nasip etsin! 

Hüsniye Ünal

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HATİCE NİLGÜN TOSUN

NEVİN

DÜNYA SÜRGÜNÜNDE YALNIZ BİR ADAM : NİZAMETTİN AMCA