BİR İNSANLIK SUÇU : ÖJENİ

 


Öjeni, ilk kez milattan önce Yunan filozoflarından Platon tarafından dillendirilmiş, yüzlerce yıl sonra İngiliz soylusu ve bilim adamı Sir Francis Galton'un modern çağa uyarlaması ile uzun bir dönem rağbet görmüş, günümüzde Amerika'da hâlâ etkileri olan bir felsefe ve toplumsal akımdır.
Sir Francis Galton, öjeni fikrini ortaya atarken kuzeni Charles Darwin'in evrim teorisinden etkilenmiştir.
Peki öjeni nedir?
Öjeni, Galton tarafından Yunanca'dan alınmış "iyi doğan" anlamında bir kelimedir.
"İyi doğandan yani öjeni'den kasıt fiziksel, zihinsel ve genetik hastalıkları, engelleri olmayan mükemmel insan soyu meydana getirmek demektir.

Buna göre aşağı ırk olarak kabul edilen geri kalmış, fâkir ülkelerin halkları,alt kültürden olanlar, zenciler, sakatlar, hastalıklı, zekâ seviyesi düşük olanlar vb...gibi kötü soy kabul edilenler kısırlaştırılarak, yok edilerek dünya bir nevî  temizlenmeli, üstün ırk, üstün soy meydana getirilmelidir.

Yani bu dünyada sadece Öjeni felsefesine uygun özellikleri taşıyanlar yaşama hakkına sahip olmalı , diğer insan toplulukları üremeleri engellenerek ortadan kaldırılmalıdır.Hedef budur.

Bu vahşice, ahlakî ve yasal olmayan fikri savunanlar arasında genetik mühendisi Nicola Tesla gibi Sosyoloji'ye yön veren ünlü bilim adamları ve felsefeciler, Amerika başkanlarından zencilerin "haklarını savunuyor gibi görünen" Abraham Lincoln gibi devlet adamlarının da bulunduğu büyük bir kitle vardır.
Enteresan olan şu ki; kendisi de zenci olan Lincoln,zencilerin beyazlarla aynı haklara sahip olmaması gerektiğini düşünen biridir.
Hep aksi lanse edilmişti. Halbuki hakikat bambaşka.

Öjeni hareketi marjinal bir akım değildir. 1947'lere kadar yaygın olarak oldukça kabul görmüş bir akımdır.

En fazla Hitler'in nazi Almanya'sında, başka ırktan ,zayıf, hastalıklı olanlara ve Yahudiler'e karşı şiddetli bir temizlik operasyonu yapılmış, pek çok insan katledilmiştir.
Amerika'da ve birçok Batı ülkesinde de aynı strateji güdülmüş, zenciler,romanlar, genetik , zihinsel ve fiziksel hastalığı olanlar, körler, sağırlar zorla kısırlaştırılırken, kusursuz gördükleri insanlar üremeye, çoğalmaya teşvik edilmiştir.

İtalya'nın başında bulunan Benito Mussolini Etiyopya'yı işgal ederek binlerce Etiyopya'lıyı öldürmüştür. Mussoli'nin faşist, ırkçı, öjenik zihniyetine  göre siyah olan Etiyopya halkı aşağı bir ırktır ve İtalya tarafından yönetilmek onlar için bir şereftir !

Tarih boyunca Öjenizm çeşitli formlarda Batı dünyasına hâkim olmuş, bu uğurda büyük insanlık suçları işlenmiş ve halen işlenmektedir.
Bazen virüslerle, bazen aşılarla, bazen sunî âfetlerle ve daha başka küresel oyunlarla dünya nüfusunu kontrol altına almak ve istediği gibi idare etmek için ilahî - beşerî hiç bir kuralı tanımayan şeytanlaşmış ruhlar dünyamızı kuşatmış durumdalar.

Bugün Filistin'de yapılan soykırım da aynı amaca hizmet etmektedir.
Kendi ırkını üstün ırk gören , diğer bütün milletlerin ise Yahudi'ye hizmet için (Gohim) yaratıldığına inanan lâin kavim Öjenizmin en çarpıcı örneğidir.

Öjeni gibi acımasız tezleri savunanlar âdetâ Yaradana savaş açmış, O'nun türlü hikmetlere binaen yarattığı eksik, sakat, hasta ve ten rengi değişik insanları ortadan kaldırarak , kafalarına göre iyi genlere sahip üstün insan ırkı ile yeni bir dünya inşâ ve tanzim etme gayretine girmişlerdir.
Bunlar modern Firavunlardır.
Bozuk zihniyetlerine bakınca dehşete kapılmamak mümkün değil.

İslâmın insana verdiği kıymet nerede! Hiç bir ahlakî, vicdanî normu olmayan, tefessüh etmiş Batı'nın insana bakışı nerede!
Bütün şerlerin temeli küfür, bütün hayırların temeli de İmandır.

Aziz Üstadım ne güzel söylemiş :

"Kat’iyen bil ki, hilkatin en yüksek gayesi ve fıtratın en yüce neticesi, iman-ı billâhtır. Ve insaniyetin en âli mertebesi ve beşeriyetin en büyük makamı, iman-ı billâh içindeki marifetullahtır. Cin ve insin en parlak saadeti ve en tatlı nimeti, o marifetullah içindeki muhabbetullahtır. Ve ruh-u beşer için en hâlis sürur ve kalb-i insan için en sâfi sevinç, o muhabbetullah içindeki lezzet-i ruhaniyedir.

Evet, bütün hakikî saadet ve hâlis sürur ve şirin nimet ve sâfi lezzet, elbette marifetullah ve muhabbetullahtadır. Onlar, onsuz olamaz. Cenâb-ı Hakkı tanıyan ve seven, nihayetsiz saadete, nimete, envâra, esrara, ya bilkuvve veya bilfiil mazhardır. "

" İman, insanı insan eder. Belki insanı sultan eder. Öyle ise, insanın vazife-i asliyesi, iman ve duadır. Küfür, insanı gayet âciz bir canavar hayvan eder."

Hüsniye Ünal

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HATİCE NİLGÜN TOSUN

NEVİN

DÜNYA SÜRGÜNÜNDE YALNIZ BİR ADAM : NİZAMETTİN AMCA