EVLİLİKTE DENKLİK-3 KÜLTÜR VE EĞİTİM UYUMU
Evlilik, iki bireyin hayatlarını birleştirdiği önemli bir yolculuktur. Bu yolculukta, eşler arasındaki eğitim ve kültür uyumu, ilişkinin sağlıklı ve dengeli bir şekilde ilerlemesinde kritik bir rol oynar.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu konuda yaptığı çalışmalarda, benzer eğitim seviyelerine ve kültürel değerlere sahip olmanın, evlilikte uyumu artırdığını vurgular.
Eğitim ve kültür farklılıklarının, eşler arasında anlaşmazlıklara ve iletişim sorunlarına yol açabileceğini belirtir.
Bundan dolayı , evliliğin sağlam bir temel üzerine inşa edilmesi için, eşler arasındaki uyumun önemi büyüktür.
Eşler arasındaki eğitim ve kültür farklılıkları, evlilik birliğini temelden sarsabilecek faktörler arasında sayılmıştır. Bu farklılıklar; eşlerin alışkanlıklarında, yaşam biçimlerinde ve olaylara verdikleri tepkilerde bariz bir şekilde görülür , arada uyumsuzluk ve çatışma çıkmasına sebebiyet verir.
Meselâ ; erkeğin sözünün geçtiği, kadının ikinci planda kaldığı, aile üyelerinin baba, o yoksa, evin en büyük erkeğine biat ettiği ataerkil aile düzeninde yetişen bireyler ile kadının hükmettiği, erkeğin pasifize edildiği, anaerkil ailede yetişen bireyler arasında yapılan evliliklerde rol karmaşası yaşanması sebebiyle çok ciddi sorunlar meydana gelmesi kaçınılmazdır.
"Erkek ne derse o olur" mantığı ile hareket eden bir koca ve "kadın hegemonyasını" savunan, erkeğin ailedeki erkini kabul etmeyen bir eş arasında uyum olması düşünülebilir mi?
Coğrafyanın sosyo-kültürel yapıyı ve zihniyeti doğrudan şekillendirdiği yadsınamaz bir gerçektir. Bu bakımdan farklı bölgelerden ve kültür alt yapısından gelen çiftlerin kendi adet, gelenek, görenek gibi yaşam tarzındaki farklılıklar zaman zaman sağlıklı ve uzun soluklu bir evliliğe engel olabilir.
Farklı kültürlerden gelen iki bireyin oluşturduğu bir ailede hem aile içinde uyum problemleri yaşanmakta hem de çiftler, kendi ailelerinin beklentilerini karşılamada zorlanmaktadırlar.
Meselâ ; kendi memleketim Sivas'ta gördüğüm âdetlere göre gelin, kayınpeder - kayınvalide ve diğer büyüklerin yanında sesli konuşamaz, fısıltı ile konuşur, onlarla birlikte yemek yiyemezdi. Kayınpeder geline bir altın takarak artık sesli konuşabileceğini söyleyene kadar böyle devam ederdi. Gelin, görümcesi, kendisinden yaşça küçükse direkt ismiyle hitap edemez, isminin yanına "hanım" , kezâ küçük kayınbiraderin isminin yanına da "efendi" hitabını eklerdi. Büyüklerin yanında çocuk sevilmez, ayıp karşılanırdı.Bunlar edepten sayılırdı.
Hâlen mevcut başka bir âdete göre ise aileler erkek çocuğuna, ondan olan torunlarına ayrı bir ehemmiyet veriyor. Onlar da bu ayrıcalığın farkındalar.
Kız - erkek çocuğu ayrımı yapılmayan, hatta kız çocuğunun daha çok değer gördüğü bazı yörelerde doğmuş, oranın kültürü ile yetişmiş biri ile kız çocuğunun geri planda kaldığı, evlenip gittikten sonra neredeyse aileden sayılmadığı kültürlerde yetişmiş bireylerin hem kendi aralarında hem de aileleri cephesindeki durumları nasıl olur, bir düşünelim.
Eğitim ve kültür ayrılmaz ikili gibi görünse de, eğitimde uyum başlı başına bir mes'eledir.
Eğitim seviyesi aynı ya da biribirine yakın eşler arasında sohbet, paylaşım daha fazla olur, birbirlerine hem eş hem arkadaş olabilirler.
Bir mütefekkire göre "en uzun süren evlilikler eşlerin iyi arkadaş olmayı becerebildikleri evliliklerdir".
Fakat yine de ;
Kadın, kendisinden bir adım önde olan erkeğe saygı duyar. Yani ister ki bazı konularda eşi kendisinden üstün olsun. Eğitimi, statüsü, olgunluğu vs ...
Eğer böyle olmaz da, kadın eğitimde, kariyerde, maddi gelirde kocasından üstte olursa, bu durum ilişkilerine zarar verebilir.
Evde ego savaşları yaşanabilir, ailede hiyerarşik düzen kalmayabilir.
Yine kadının erkekten üstün olduğu bir ilişkide, erkek yetersizlik duygusuna kapılabilir,gururu incinebilir. Ve bu durumda tepkisini, karısını psikolojik olarak baskılayarak gösterebilir.
İdeal olan, aynı eğitim seviyesinde , aynı kültürde yetişmiş olan insanlar arasındaki evliliklerdir.
Fakat eşit seviyedeki insanların yaptığı her evlilik çok uyumlu, çok mükemmel olur iddiasında bulunulamayacağı gibi, arada türlü farklılıklar olan her evlilik de uyumsuz olur, denemez.
Bazen zıt iki insanın evliliği uyum içerisinde devam ederken, her şeyiyle denk görünen insanların evliliği uzun sürmeden bitebilir.
Aslında eşlerin birbirine olan yürekten bağlılığı,güveni, anlayışı,merhameti, sevgi ve saygısı, arada iyi bir iletişim sağlanması pek çok ayrılığı ve zıtlığı bertaraf edebilir.
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, evliliğin yalnızca dünya hayatına ait bir bağ olmadığını, ebedî saadete açılan bir kapı olduğunu belirtir. Evlilikte karşılıklı sevgi ve merhametin önemini şu şekilde ifade eder :
"Karı-koca mabeynindeki muhabbetin ve samimî alâkanın esası ve hakikati ve fânilikten kurtulmasının çaresi; iki taife, yani kadın ve erkek, refikasını sadakatla sevmek ve ebedî arkadaşlık noktasında ona şefkat etmek ve hakiki surette, ebedî bir hayatta onunla daima beraber bulunmak düşüncesiyle, ciddî hürmet ve merhamet etmektir." (1)
Üstad hazretleri , eşler arasındaki sevginin ebedî bir dostluk ve bağlılık temeli üzerine kurulmasını tavsiye ediyor. Sevginin yalnızca dünyevî değil, ahirete yönelik bir bağlılıkla güçlenebileceğini söylüyor.
Evlilik kararı alınırken eş adaylarının biribirine sevgi duyması, iki cins arasında cazibe olması da çok önemli. Arada hiç bir muhabbet oluşmadan sadece mantıkla yapılan evlilikler tuzsuz yemek gibidir. Duygusal bağ mutlaka olmalı. Ki hem evlilik anlam kazansın, mutluluk verici bir beraberlik olsun, hem de hoşa gitmeyen durumlarda eşe müsamaha göstermek kolaylaşsın.
Evlilik hayatında zorluklar, imtihanlar elbette olacak. Bunların üstesinden ilahî takdire rıza, tevekkül ve teslimiyet,sabır ve tahammülle gelinebilir. Ve ancak böylelikle evlilikteki pek çok sorun çözülebilir.
Asrın müceddidi bu konuda şöyle diyor :
"Hem kadın, kocasındaki haksızlığa karşı sabır ile mukabele etse, âhirette onun ebedî bir refikası olmaya hak kazanır. Çünkü hakiki mü’min bir erkek, âhirette iman ile kabre girse, dünyadaki refikası da iman ile vefat etse, o vakit ebedî bir hayatta dahi refikasıdır. Madem ebedî bir refaka kazanmak mümkündür, muvakkat ve fâni dünyadaki kusurlarına katlanmak lâzımdır." (2)
Rabbimizden niyazımız odur ki ; hem dünya hem ukba hayatını etkileyen evlilik müessesini ehl-i imana kolaylaştırsın ve bütün yuvaları gözlere nur, gönüllere sürûr eşlerle cennete çevirsin! Amin elfü elfi amin
Hüsniye Ünal
Dipnot : (1-2) Lem'alar - 24.Lem'a
Yorumlar
Yorum Gönder