RAZİYE
Daha önceki yazımda bir çoğumuzun hayatında derin izler bırakan dostlarımız olduğunu yazmış ve benim hayatımda da önemli bir yeri olan arkadaşım "Nevin"den bahsetmiştim.
Nevin benim ( telefon konuşmamızda yazımda unuttuğum bir noktayı hatırlattı. Biz ilkokulda da beraberdik ama o zamanlar yakın olmadığımız için o kısım hafızamdan silinmiş) ortaokuldan çok sevdiğim bir arkadaşımdı.Yazdığım yazı vesile oldu , 33 yıllık bir aradan sonra birbirimizi bulduk.
İşte yine benim için çok kıymetli olan başka bir arkadaşımdan bahsetmek istiyorum.
Adı Raziye. Ankara'lı bir hanım.
İnsan hayatında ilklerin apayrı bir yeri vardır. Onlar asla unutulmaz.
Benim de evlilik hayatımda ilk arkadaşım Raziye olmuştu. Eşlerimiz meslektaş oldukları ve aynı yerde görev yaptıkları için çoktan beri tanışıyorlardı.
Biz 20 günlük evliyken, eşi Nazir bey Raziye ve 3 yaşındaki oğulları Ahmet'i alarak bize gelmişti.Raziye ile öyle tanışmıştık.
Düşünce tarzı, hayat görüşü aynı olunca hiç yabancılık çekmiyorsunuz. Elest Bezmi - Kalû belâ'daki tanışıklık devreye giriyor. Bir anda ruhlar arası bir çekim ve yakınlık hissediyorsunuz. Bu da iman kardeşliğinin gücü olsa gerek.
Benim yaşım 20, Raziye'ninki 22 idi.
Onu çok sevmiştim. Zannederim hislerimiz karşılıklıydı. Kardeş gibiydik.
Haftanın bir kaç günü birbirimizin evine giderdik.
İslam düşmanı menhus zihniyetin hâkim olduğu o günlerde, o ortamda çok çabuk kaynaşmıştık.
Eşlerimiz arasında da yakın bir dostluk, hem meslektaş hem aynı ulvî davanın savunucusu olmaları hasebiyle gönül bağı vardı. Birlikte programlar yapar, rahmetli Hekimolu İsmail ağabeyin evindeki sohbetlere katılırlardı.
Akşamları ailece görüşmelerimiz olurdu.
Mütedeyyin insanlara hayatın daredildiği o karanlık günlerde birbirimizin varlığı, bizler için büyük nimet ve nokta-i istinat olmuştu.
İkimiz de çok genç olduğumuz için bazen komik nedenlerden küserdik. İtiraf etmeliyim ki ben biraz çocuksuydum, Raziye daha olgundu.
Geçmiş gün şimdi sebebini hatırlamadığım basit bir mes'eleden dolayı benim gereksiz alınganlığım yüzünden uzun süre küsülü kalmış,sonra barışmıştık
Ne çocukça bir davranış!
Şimdi aklıma gelince gülüyorum.
Bu arada kızım dünyaya gelmişti. Benim kızım da tıpkı Raziye'nin oğlu gibi sarı saçlı, beyaz tenli, renkli gözlü, çok güzel bir çocuktu.
Raziye ile güzel anılarımız oldu.Bir tanesini yazmak isterim.
O çok becerikli bir hanımdı. Revani tatlısı ve yaş pastasına bayılırdım.
Bir gün (bebeğim olduğu için evden çıkamadığımdan) aklımdan " Raziye'ye söylesem de süt alıp gelse, pasta yapsak" diye geçti. Az sonra kapı çaldı. Karşımda elinde bir şişe sütle Raziye duruyordu. Pastayı yaptık.
Bu durum beni çok duygulandırmıştı. Çünkü bu tamamen kalplerin en gizli köşelerindeki arzuları bilen Rabbim'in ikramıydı.
O zamanlar her evde telefon bulunmazdı. Bizde de yoktu.Havaya yüklediğimiz ses dalgalarıyla haberleşirdik. : ))
İkimiz de birbirine bakan iki apartmanın en son katında oturuyorduk. Balkondan balkona seslenirdik diyemeyeceğim, bağırırdık : )))
Lojmanda oturan iki dindar aile olarak, maruz kaldığımız baskılara birlikte göğüs gerdik. Bunlar bizi birbirimize daha çok bağladı.
Vatanından ayrı, uzak diyarlarda düşman eline düşmüş insanlar birbirine nasıl kenetlenir, birbirinin varlığından nasıl güç alırsa öyle manevî bir bağlılıktı bizimkisi.
"Öz yurdumuzda garip öz yurdumuzda parya" olduğumuz zamanlardan geçtik.
Üç yıllık beraberliğimiz süresince bir çok acı tatlı günler geçirdik, birbirimizin dertlerini, sevinçlerini paylaştık, güldük eğlendik. Unutulmaz anlarımız oldu.
Sonra biz, Şark görevi nedeniyle oradan ayrıldık.
Bir yıl sonra eşimin izninde İstanbul'a ana ocağına gelince Raziyeleri de ziyaret ettik . Bu arada Raziye ile Nazir beyin ikinci oğlu Furkan dünyaya gelmişti. Henüz yürüteçte bir bebekti.
En son görüşmemiz o dönem (yanılmıyorsam 1991)oldu.
Biz başka şehirlere , onlar başka şehirlere tayin olunca ( bu süreçte çok fazla tayinler yaşadık. O yüzden şehirler yazdım) ) ister istemez irtibatımız koptu. En son Kıbrıs'ta görev yaptıklarını sonra emekli olup sivil hayata geçtiklerini, İstanbul'a yerleştiklerini duydum.
İkimiz de İstanbuldaydık ama hemen görüşmek mümkün olmamıştı. İstanbul çok büyük bir şehir, mesafeler uzak, eşler çalışıyor vs...türlü mâniler çıkınca biraraya gelmemiz zaman aldı. Uzun yıllar sonra ilk karşılamamız hayatımın en acı gününde, eşimin vefatında oldu. Tarih 30 Ocak 2009.
Aradan tahminen 18-19 sene geçmişti.
Eski bir dostla yeniden buluşmak çok güzel bir duygudur. Fakat bu buluşma acıyı en dipte yaşadığınız bir zamanda gerçekleşince çektiğiniz acı ikiye katlanıyor. Çünkü ailece hep birlikte geçirdiğiniz günler film şeridi gibi gözlerinizin önünden geçiyor, hatıralar canlanıyor. O hatıraların içinde yeralan eşinizin artık hayatta olmaması tarif edilemez bir keder veriyor.
Daha sonra dünya telaşı yüzünden Raziye ile bir iki sefer yüzyüze görüşebildik. Telefonla konuşuyoruz. Dostluğumuz bâki.
O şimdi Nazir beyin çok ciddi sağlık sorunları ile meşgul,çetin bir hayat mücadelesi veren kahraman, saliha ve vefalı bir eş.
Evet, aradan uzun yıllar geçti. Hayat değirmeni ömrümüzü hızla öğüttü. Yıllar su gibi aktı gitti. Yarı çocuk, yarı kadın olduğumuz, hayata toz pembe baktığımız, biraz deli dolu, biraz çılgın yaşadığımız, her şeye gülüp geçtiğimiz o günler geride kaldı. Şimdi kolayca ağlayan, çok zor gülen, farklı sebeplerden keder yüklü, yaşı kemâle ermiş iki kadınız.
Rabb'ime niyazım o ki : Sevgili arkadaşımın eşi şifa bulsun , eski mutlu-huzurlu günlerine yeniden kavuşsunlar.
Hüsniye Ünal
Bizim de yaşantımıza çok benzeyen hatıralarını duygu dolu bir şekilde okudum çok güzel yazmışsın bizi de o yılları götürdüm Hüsniye Hanım
YanıtlaSilBir dönem farklı yerlerde aynı kaderi paylaşan insanlar olarak ortak noktalarımız çok fazla. Bugünümüze hamdolsun.
Sil