İSLAM'DA METHEDILEN BİR HUY : CÖMERTLIK


Cömertlik dinimizde methedilen güzel huylardandır. O kadar üstün bir haslet kabul edilmiştir ki, "Cennetin kapısını cömertler açar" sözü meşhur olmuştur. Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam bir hadis-i şerifte "vermekle malın azalmayacağını, bil'akis çoğalacağını" garanti etmiştir. Başka bir hadis-i şerifte ise cömert kişinin " Allah'a yakın, cennete yakın, insanlara yakın, cehennemden uzak" olduğunu belirtmiştir. 

Allah Resûlü, ikram ederken cimri davranılmamasını, veren kişinin verdiğinde gözünün kalmamasını, sayarak ve kısarak vermemesini tavsiye etmiş, dilenciye sadaka veren Hz. Aişe'yi “Ey Âişe, yavaş ol! Sayma ve sayarak verme! Yoksa Allah da sana sayarak verir, ” buyurarak uyarmıştır.

"Cömertin yemeğini yiyin. O şifadır. Cimrinin yemeğini yemeyin. O hastalıktır," hadisi ne kadar da manidar! Canı gönülden verilmeyende hayır olmadığını anlatıyor. 

Allahû Teâlâ cömerttir, cömertleri sever. Kur'anı Kerim'de : "Onlar bollukta da, darlıkta da infak ederler. " (Âli İmran - 134)

"Kim cimrilikten korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir." ( Haşr - 9) gibi pek çok âyetlerde mü'minlerin vasıfları bildirilmiştir.

 Demek ki mü'mine yakışan infak etmek, sadaka vermek, cömert davranmaktır. 

Esasen cömertlik herkese nasip olmayan özel bir huydur. 

Dünya hayatında berekete sebep olduğu gibi ahirete de yatırımdır, kârlı bir ticarettir. Dünya, ahiretin tarlasıdır. O tarlanın en verimli mahsulü de cömertliktir.

Yüce Yaradanın bahşettiği nimetlerden başkalarını da faydalandırmak, mü'min kardeşinden esirgememek, kâmil iman sahibi olmanın âlâmetlerindendir.

Cömert insan vermeyi, ikram ve yardım etmeyi sever. Verdikçe, mutlu ettikçe kendisi de mutlu olur. Empati yeteneği gelişmiş, merhametli, yüreği sevgi dolu insanların özelliğidir cömertlik. Böyle güzel hasletlere sahip olmak Allah rızasını kazanmaya vesile olur.

Evliyâdan İbrahim Havvas Hazretlerinin yaşadığı dönemde Bizans kralının kızına, elinde ne var ne yoksa fakire, muhtaca dağıttığı için hidayet nasip olur, her gece rüyasında daha önce hiç duymadığı, anlamını bilmediği bir cümle öğretilir. Kız sürekli o cümleyi tekrarlamaya başlar. O cümle "La ilahe illallah"tır. Papazlar bunu duyunca, kralın da aklına girerek kızın delirdiğine, yakılması gerektiğine hükmeder. Fakat kız, buna fırsat kalmadan, saraya hekim sıfatı ile giren İbrahim Havvas Hazretlerinin huzurunda, Cenâb-ı Hakk'ın lütfû ile Kâbe'yi seyrederek, dilinde kelime-i tevhidle ruhunu teslim eder.

Başka bir örnek de : Bütün hayatı boyunca İslam'dan bîhaber yaşamış dünya çapında meşhur bir piyanist hanım seksenli yaşlarında amansız bir hastalığa yakalanıyor. Ömrünün son günlerini, dindar yeğeninden İslamı öğrenerek, durmaksızın "La ilahe illallah" kelime-i tevhidini tekrarlayarak geçiriyor ve o hal üzere vefat ediyor.

Peki bütün ömrünü dünyevî bir hayat yaşayarak geçiren birine son nefeste (Allahû âlem) imanlı ölmeyi nasip eden neydi?

Bizzat tanıdığımız yeğeninden öğrendiğimize göre hanım son derece gözü gönlü tok, cömert bir insanmış. Elinde kalan son kuruşunu bile tasadduk etmekten kaçınmaz, "Allah bana gene verir" dermiş. Hem çok cömert hem de mütevekkilmiş.

Bunları duyunca işin sırrı çözüldü.

Cömertlik, mü'minin gönül zenginliğinin göstergesi olması yanı sıra toplumsal bağlılığın oluşması adına bir araç, insanlar arasında muhabbete bir sebep, ebedî saadetin kapısını açan bir anahtardır.

Yani iki cihanda da kurtuluşa ulaştıran, selamete çıkaran en kestirme yol cömertliktir.

Hüsniye Ünal

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HATİCE NİLGÜN TOSUN

NEVİN

BİR LİSE HATIRASI